Bu Blogda Ara

4 Ocak 2014 Cumartesi

Aşk ve sanat

   


   Belgradlı Marina Abramovic ve Alman Uwe Laysiepen adlarında iki sevgili, 1980 yılında geliştirdikleri ortak bir projeye göre Çin Seddi’nde karşılıklı olarak yürümeye başlayacak ve tam ortada buluşup evleneceklerdi. Çin Hükümetinden izin alabilmeleri sekiz yıl sürdü. Ama bu sekiz yıl içinde ilişkilerini bitirmeye karar verdiler. Proje biraz değişti: performans sonunda evlenmeyecekler, ayrılacaklardı. İkili, doksan gün süren yaklaşık iki bin kilometrelik yürüyüşün ardından ortada buluştu ve ilişkilerini bitirdi.”  (Bilmeniz Gereken 50 Çağdaş Sanat Çalışması, TEMPO, Ocak 2011)

   Kendimi o kadar da kültür sanat takipçisi diye bilirim ama belki de yüzyıla damgasını vuran bu olaydan yeni haberdar olduğumu utanarak yazıyorum. İki sanatçı düşünün, iki sevgili aynı zamanda, birbirlerinden beslenen. Birbirinden ilginç projeleri, sergileri olan. Günün birinde ayrılık ve akabinde de yine yaratıcılıklarının konuştuğu bir kavuşma sahnesi. Beklenenin beklenmedik zamanda gelişiyle canlanan duygular...Gözyaşlarıyla izledim; neden ayrılık, neden onca yaşanandan sonra bir çırpıda silmek hala izleri tazeyken?..diye sormaktan kendimi alamadım.

Belki de hiç yaşanmadı böyle bir şey baştan sona kurguydu... İlla yaşananlardan mı etkileniyoruz yoksa bizi etkileyenleri mi sahneliyorlar bize yaşantılayarak? Ama ya hislerimiz? En azından onlar gerçek öyle değil mi... Zaten sanat değil miydi ki insanı birbirine yaklaştıran, başkalaştırıp olgunlaştıran, içinde kendimizi gördüğümüz bir dipsiz kuyu; başka söze ne gerek var...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder