Bu Blogda Ara

28 Ocak 2012 Cumartesi

16 Ocak 2012 Pazartesi

Kıyafet kavgası

  
   Biz hep ne giyeceğimin kavgasını yaparız... Yok sevgilimle değil, annemle! Ben evde, yani 9 yıldır farklı şehirlerde olmanın getirdiği göçebelikle olsa gerek memleketimde, rahat şeylerle çıkmak isterim, adeta "eve geldim dur bi üstümü değiştireyim" der gibi. Onun için eşofman=ev kıyafeti olunca beraber çıkmaya hazırlanırken kızılca kıyamet kopar. Çıktığımız yerler de sanmayın Nişantaşı, Alsancak...Semt pazarı, kamu daireleri, komşu, kuaför vs.

   Geçen yaz bir gün yine kuaföre gidiyoruz. Kapıdayken baktı üstüme, artık uğraşamayacağım dercesine "ha,onu mu giydin" dedi çıktık; ben t-shirt- capri yle. Kuaför yine tıka basa dolu her zamanki gibi. Oturduk koltuklara bekliyoruz. Aldım elime dergileri, bakıyorum, bir yandan da etrafa. Böylece yaş skalası hayli geniş olan ortamda muhabbete hafif misafir olabiliyorum. Tabi bir de şık şıkırdım oturan orta yaş teyzelerin üstümü başımı süzmelerinden böyle kurtulabiliyorum.

   Kuaför ya orası, sanki dibine kadar muhabbet zorunluymuş gibi ortaya döküyorlar kirlileri. Biz annemle pek sevmediğimizden ortalık yerde dedikoduları onları dinlemekle yetiniyoruz sadece. Yaşadığım yer de pek büyük olmadığından, adı geçenlerin, orada olanların çoğunu tanıyorum aksi gibi. Hatta bir tanesi artık görüş(e)mediğimiz bir arkadaşın annesi. Başlıyorlar çocuklardan konuşmaya...Derken konu kıyafetlere vee süslenmeye geliyor. Bu arkadaşım(M.)ın annesi de kendisi de bir hayli süslüdür. Anlayacağınız, o an içimden bir ses "yandın kızım, şimdi duy da evde seyreyle gümbürtüyü" dedim:

-Ay bizim kız çok süslü valla, terlik bakıyoruz hep boncuklu,simlilere gidiyor (anladığım kadarıyla dört-beş yaşlarında kızı,şimdiden kokoşluğa başlamış).
-X'in kızı da öyle...Ama ben çok severim öyle kızları; giyinsin,süslensin. Bizim M.de öyledir, hep topuklu ayakkabılar alır (bilmem mi okula giderken de anlam veremediğim bir haldi).
-Her şeyi giysin istiyorum ben.Y'ninki ne güzel eşofman giymiş, bizimkine mümkün değil giydiremiyoruz(yandın bence sen).
-M. de hep makyajını yapar, yapmadan çıkmaz sokağa (aferin,ne kazanmış gazete almaya bile çıkarken zaman kaybından başka acaba, sormak isterdim).     
  
   İşte bizim yıllardır süren tartışmanın üzerine bal-kaymak oldu o daraldığım dakikalar, neyse ki evde bahsi bile açılmadı konunun :) . O günden sonra ne değişti peki? Kısa zaman için dışarı çıkarken rahatımdan tabiki vazgeçmedim, vazgeçmem. Anlam veremediğim; güzelleşmeye giderken neden güzel, ya da fazladan bakımlı diyelim, olunması gerektiği. Sadece yine bir gün eşofmanla bizim çarşıda arz-ı endam ederken M.(tabiki enn süslü haliyle) ve annesiyle karşılaşmamla, bu konuyu tekrar gözden geçirmem gerektiğine karar verdim o kadar.

15 Ocak 2012 Pazar

İkili delilik

  
   Bizimki deli işi cidden bak,dedi.

   Asıl delilik; bi de bu işten zevk almak,dedim.


   Narsisizmde buluştuk.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Bugün ne öğrendim

   Bufalo teorisi
   "Bir bufalo sürüsü en yavaş bufalonun hızında hareket eder. sürü saldırıya uğradığında ilk olarak en arkadaki zayıf ve yavaş olanlar öldürülür.Bu doğal seleksiyon sürünün tümü için yararlıdır çünkü sürünün genel hızı ve sağlığı bu zayıf üyelerin ölümü sayesinde korunur.Aynı şekilde insan beyni de en yavaş beyin hücrelerinin hızında çalışır.

   Bugün bildiğimiz gibi alkolün aşırı tüketimi beyin hücrelerini öldürmektedir. ancak doğal olarak alkol en yavaş ve zayıf beyin hücrelerine saldırmaktadır.Bu yolla rakının veya şarabın düzenli tüketimi zayıf beyin hücrelerini öldürerek beynin daha hızlı ve etkili bir makine olmasını sağlamaktadır.İşte bu nedenle bir kaç kadehten sonra her zaman kendinizi daha zeki hissedersiniz."

12 Ocak 2012 Perşembe

Kurtuluş

   Böyle bir film adı duysanız ne anlarsınız? Bizim gibi ilkokulda topluca "Kurtuluş Savaşı" nı anlatan o dönemin sayılı filmlerine götürüldüyseniz aklınıza önce, yine o tarz bir film gelecektir. Ben de öyle sanmıştım ta ki bugün bir arkadaş "Kurtuluş: Son Durak" a gidicez, diyene kadar. Meğer film bir kadın hareketini anlatıyormuş- tam benlik!
   Tek yol devrim: Şiddete hayır.

5 Ocak 2012 Perşembe

Nasıııııl?

      
   "Erkek olsaydın nasıl bir erkek olurdun?" sorusuna cevap arıyordu bir arkadaş. Hemen beni yorumlamasını istedim. İnsanın kendini bildiği yerden değil, başkasının gördüğü aslında o gerçek yüzü anlatmasını... "Kuralları net olan, prensipli ve sevdiğine, sevgisine sahip çıkan" olurmuşum ilk bakışta aklına geldiği şekliyle.

   Peki, bir düşünelim. Kural, prensip tamam hatta sapına kadar var, bu belli. O en son sevdiğine sahip çıkma meselesi de ne? Hakikaten soruyorum ne demek, nereden çıkardı acaba? Enteresan...

   Gelelim kuralcılığıma...Evet biliyorum bununla herkesi bezdirmiş olabilirim ama rahat bir nefes almam için gerekli; hiç olmazsa bir parça :)

   Son olarak diyorum ki iyi ki erkek değilim. Yoksa hiiç mi hiç iyi şeyler olmazdı. :D