Bu Blogda Ara

27 Şubat 2012 Pazartesi

Gün bitti dağıldı herkes...


Yalnızız,yalnızız
Söyle İstanbul şimdi mutlu musun?
Yalnızız, yalnızız
Bütün olanlardan sen sorumlusun.

26 Şubat 2012 Pazar

Bir Bu Eksikti...

   Egolarımızı farketmiş, buna alışmaya çalışırken. Bununla beraber yaşayabilme, başa çıkabilme kaygısı, korkusu sardı her yanımı. Az önce, bunu anlatan bir yazıya denk gelmek de cabası... Hekimlik başlı başına zorken. Hayatlarımızı bu yönde, göz göre göre zorlaştırmaya gerek var mı? Aslında birbirimizi en iyi anlayabilecekken, hırslarımıza yenik düşmemiz de neyin nesi?

10 Şubat 2012 Cuma

Clavicula


   Vapurlardaki pazarlamacılar gibi bir giriş olabilir ama; şu gördüğünüz kemikler boyunla omuz arasında yer alır ve böyle gözümüze gözümüze batmaz normalde. Şayet etrafınızdakiler "bir deri bir kemik" kaldığınızdan şikayet ediyorsa bu tabirdeki suçlu işte bunlar olabilir. 
   Benim tanıdığım eskiler kadını zayıf sevmez. Anneannem olsun, babaannem olsun, konu komşu olsun "bir dirhem et bin ayıp örter" felsefesiyle hareket ettiklerinden olsa gerek bunu da hep dillendirirler. İşte o gerdanda bir clavicula belirtisi görülürse yandınız demektir: Nasıl ki ateşin çıkmasının belirtisi alna öpücük kondurmak gibiyse zayıflık belirtisi de budur! Bununla bitmez tabi en tehlikelisi "çok çirkin olmuş böyle, ye azıcık" laflarının sıralanması. 
   Aslında bana göre bir zarafet timsalidir claviculaların hafif belirginliği. Hani Afrikalı kadınların uzun boynu güzel saymaları gibi.  
    

Risk

 
   "Risk nedir?" yazan sınav kağıdına hiçbir şey yazmayıp boş kağıt vererek "risk budur" demek gelir böyle durumlarda aklıma.
   Herkese göre farklıdır risk ve aldıkları da...Benim için kurulu düzenini, üstelik iki yıllık güzel bir yükseköğrenimini hiçe sayıp upuzun ve bilmediğim dolambaçlı yollara girmektir.
  
   Ata Demirer de son filmi Berlin Kaplanı'nı anlatmak için kanal kanal gezmekte bir süredir.Onun için risk; farklı tarzda olan bu filmini çekmekmiş...

7 Şubat 2012 Salı

Olmalı mı olmamalı mı


   İnsan yaşamı son bulana dek, hep umut varmışçasına uğraşması gerekir hekimlerin. Peki, bu çabayı gören hasta yakınlarına fazladan umut doğmaz mı?

6 Şubat 2012 Pazartesi

Yalnızlık zor-muş-

  
   Dün gece annemle yalnızdık evde. İlk değil bu durum ama bir süredir kalabalık yaşadıktan sonra garip geldi, zor geldi. Canım sıkıldı; sanki bir başkası insanın sıkıntısını alırmış gibi sadece yek vücutsa bile. 

   Yıllar sonra ne tuhaf kendi söylediğinin karşısında olmak. İlk ergenlik çağımda severdim yalnızlığı -belki de herkes gibi-. Bunu hiç kabul etmeyen bir arkadaşım vardı. Kendince yazdığı şiirde de bana gönderme yapmıştı. Hatırladığım kadarıyla:
   "Yalnızlığı sevmem. Nasıl yalnız kalırlar sıkılmadan hiç anlamam doğrusu "

4 Şubat 2012 Cumartesi

Unutamadıklarımız


   Bu tarihler aile içinde birçok doğum günlerini barındırır. Coşkulu geçer(di) şubat tatillerimiz. Yıllar geçtikçe, kaybettiklerimiz oldu bu tarihlerde, yıl boyunca unutup, şimdi hatırladığımız... Bu şarkı ne güzelmiş, şimdiye dek bilip de bu denli idrak edememiştim. Nur içinde yat Barış Manço...Kemal Sunal...Defne Joy Foster...

   Unutma sosyal meselesi olup da kanıksadığı bir millet olduk biz; ne zaman?

    

1 Şubat 2012 Çarşamba

Hişt, bak bi!


   Dürtmek deyince artık sosyal medya anlaşılır oldu. Oysa benim ilk ve hep aklıma gelen fotoğraftaki gibi dokunmak. Bir de bunun insanın arkasından ya da yanından yapılanı var ki...En dayanamadığım. Kimbilir belki de hayatımda ilk kez bir kıza gerçekten öyle hissettirdiği için bu davranışından sonra "öküz" dediğimdendir.

   Yalnız özlem var ya ah...O en dayanılmazları da katlanabilir yapabilirmiş şimdi.