Bu Blogda Ara

25 Mart 2013 Pazartesi

Güvenme güzelliğine bir sivilce yeter


   Bazı genç kızların, aldatılmış orta yaş kadınlar hakkında "... olursa aldatılır tabi" dediklerine şahit oluyorum. Bu güvenin kaynağı nedir, merak ediyorum. "Güvenme gençliğine, keser döner sap döner gün gelir hesap döner" temalı özdeyişlerden sıralayasım geliyor yüzlerine. Ayrıca haklı buluyorlar ya bir de akıllarınca, altında "Aldatılmanın, gerektiğinde her kadının başına gelmesi müstehak bir eylem" imajının yattığını düşünmeden bu söylemin. Yazık!..

24 Mart 2013 Pazar

Kürşat Başar'la



   Pazar sabahına en yakışan müzik türü cazdır bana göre, bir de cuma gecesine. Pek hoş cuma gecesine her şey yakışır zaten, bir de çarçabuk geçmese :)

   Küçükken, aynı kişiden dinlemeye alıştığım şarkıları başka bir sesten duymaya asla tahammül edemez, gerekirse tv'yi kapatırdım. Şimdiyse daha esneğim; birkaç eserde belki de "olamamış"larda uyguluyorum bunu sadece.

   Bu üçlü Tıp Bayramı sebebiyle geçen hafta buradaydı ve beklediğimizden de güzel bir  müzik ziyafeti verdi bize. Bir daha sağda solda görürsem konser programlarını, tekrar tekrar gitmekten keyif alacağımı hiç teredütsüz söylerim.

   Burçin Büke: Piyanist, uluslararası düzeyde ülkeyi temsiz eden harika çocuklardanmış.
   Ayşen Şimşekyay: Vokalist, eskiden "Ayşen" olarak bildiğimiz, artık kaybolduğunu sandığımız güzel ses.
   Kürşat Başar: Yazar, programcı, müzisyen...Özlediğim yemek sofralarındaki eğlenceli sohbetini minimalize ederek yine yaptı diyebilirim.

   Kısaca, her dakikasından keyif aldığım bu grubun olduğu etkinliklere rastlarsanız gitmenizi öneririm.

21 Mart 2013 Perşembe

Ruhumda neşe,hayale daldım



   Sene başından beri beklediğim "İncesaz" konseri geldi de geçti bile. Artık konserlerde bilmediğim ya da daha önceden sözlerine çok da dikkat etmediğim şarkıları kafama yazıyorum. Sonra keyfini çıkara çıkara dinliyor, dağarcığıma katmış oluyorum; kendime böyle bir görev edindim son zamanlarda :) .
   Önceden edindiğim bilgiler doğrultusunda zarif solisti Dilek Türkan'ın gerçekten de çok nazik olduğunu, görüp onaylamış oldum. Elbette onların işi bu, fakat dinleyenleri misafirleri gibi algılaması ve tatlı bir iletişim kurmayı başarmış olmasıyla biraz daha yer kazandı kalbimde. Böyle de duygusal bağ kurarım işte.
   Başımıza daha neler gelecek diye aklımızı kaçırırken bari ruhumuz neşe dolsun...Her şeyi bir kenara bırakıp bu şarkıyla hayale dalmak lazım...

14 Mart 2013 Perşembe

Bugün Bayram



   Hafta başından beri ısınan havayla birlikte, dışarı çıkmak, yürümek daha da keyif verir bir hale büründü. Orhan Veli misali; beni bu güzel havalar mahvetti. Böyle havalarda hayal kurmadan duramam ben. Deli deli gülerim sokaklarda kendi kendime düşünürken. 14 Mart da bu yıl böyle bir güne denk gelmiş, kime ne... Nasılsa deliye her gün bayram, nasılsa yaptığımız iş deli işi!

11 Mart 2013 Pazartesi

Kitap oku(ya)mama zamanı



   Sonunda Kara Kitap'a başladım. Şu sınav bir geçsin, oh geçti azıcık gezeyim, aman zaman nasıl da geçmiş, yine sınav yaklaşmış derken, bu arada rüyalarımı, başrolde bu gördüğünüz, Orhan Pamuk'un kitap kapakları süslerken... Başladım da ne oldu peki? Galip'in Rüya'yı gördüğü o ilk anı anlatırken bende beklenen romantizm yönelmeleri yok, onun yerine ne mi var: Yazar ikisinin birlikte kabakulak olduğunu anlatadursun..."kabakulak aşısı var artık tabi,kaçıncı aylardaydı...neyse.Vah vah çok ağrır yavrum kıvamam, yanakları da davul gibi olmuştur şimdi" geçer benim zihnimden. Sonra artık pediatri stajının geride kaldığını, bakmam gereken enva-i çeşit ağrıların, dolaşmam gereken servis, yatıya kalmam gereken nöbetlerin olduğunu farkederim. Vee kaçınılmaz son hala aynı yerdeyim; yirminci sayfada :) . 

6 Mart 2013 Çarşamba

Kayda geçenlerden;



   Sevdiğim yanımda yokken hiç olmadığım kadar romantik oluyor, o geldiğinde günlük hayatın keşmekeşine dalıp gidiyorum. Demek ki o kadar şaşırmamalı; onca şairin, yazarın en iyi eserlerini yalnızken yazmalarına!

3 Mart 2013 Pazar

Uzaktan



Öyle uzaktan bakmalara, konuşmalara gelemem ben.
İyi-kötü, var olan emeğin sömürülmesine dayanamam; kendim yapmışım gibi.
Birkaç yıl önce içinde bulunduğum etkinlikteki sunucu hatalarına,
Sen beğenmedin diye, bir etkinliği beğenenlerin zevksizlik, beğeniden yoksunluk damgası mı yemesi gerek?

Geçen hafta izlediğimiz Kelebeğin Rüyası filmi için gidenlerin yorumunu merak ettiğimde karşılaştığım tepki bu düşüncelere sevk etti beni. Oysa sinema koltuğuna oturduğumda demiştim ki: Sanki eleştirmenim de mutlaka izlemem gerekiyor diye hissettiğimden geldim buraya. Yoksa bilirsin, popüler olana bir adım geri dururum. O dönemde çıkarılan "mükellefiyet kanunu" neymiş bir görelim, o dönemin havasına soksun beni en azından, farklı hayatlara göz atalım. Fazla da beklentim yoktur.

Film bitti... Ağlamadım ama duygulardan duygulara gezindim durdum. Aşk, coşku, heyecan, merak, çaresizlik, acıma, haline şükretme, sevinme, üzülme, çaresizlik, korku, değersizlik, çaresizlik...Ve bu kez dedim ki: Beklentimin üstündeydi, iyi ki gelmişiz. Sorularımın cevabını fazlasıyla aldım, hem de o günlere giderek. Neden bu türden başka filmler yok, keşke olsa da biz de nice tanımadığımız, bu topraklarda yitirilip giden insanlardan bihaber yaşamasak...Ha yapay bulduğum, ısınamadığım oyunculuk yok değildi fakat bu hızla popüler olana karşı aynı hızla dibe vurdurma politikası (sözlükçülerin çok iyi bildiği seri eksileme de böyle bir şey bence) da son zamanların modası olsa gerek. 

Demem o ki; emeksiz yemek olmaz! Azıcık saygı!  

2 Mart 2013 Cumartesi

Lezzetli Anlar


  
   "Yemek yemek üzerine ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"

   Kahvaltı etmeyi o kadar çok o kadar çok sevdiğimden Cemal Süreya'nın bu dizelerini neredeyse her keyif soframda hatırlar ve biraz şımararak sanki bana yazdığını düşünürüm. Yoksa bu saatte bana bu lezzeti hissettiren ne olabilir ki :) ...